Merhum eğitimci ve Haber7 Yazarı Dursun Ali Taşçı için Hatim ve Dua programı gerçekleştirildi. Programda Taşçı’nın küçük kızı Cahide’nin kendisine yazdığı mektupları ve buna Taççı’nın cevabının okunması duygu dolu anlar yaşattı.
Eğitimci Yazar Dursun Ali Taşçı, geçtiğimiz günlerde tedavi gördüğü hastanede 69 yaşında hayatını kaybetti. Yazar Taşçı’nın vefat haberi sevenlerini yasa boğdu. Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’nin de katıldığı Sultanahmet’teki İstanbul Şubesi’nde Taşçı için Hatim ve Dua programı gerçekleştirildi.
KIZIYLA KARŞILIKLI YAZDIKLARI MEKTUPLAR OKUNDU
Programda Dursun Ali Taşçı’nın küçük kızı Cahide’nin 3 yıl önce kendisine yazdığı mektupları ve buna Taççı’nın cevabının okunması duygu dolu anlar yaşattı. İşte o yazılar;
YENİDEN DOĞARKEN BEN
Bismillahirrahmanirrahim
Rahman ve Rahim olan Allah’ımızın adıyla…
Başlattı, başladın, başladık;
başladım yeniden, yeni bir dünyaya.
İçimde bir fasulye, bir ceviz, bir mandalina
ve nihayet sen kadar şey…
Ultrason görüntüleri, balık hareketleri, el-ayak tekmeleri;
büyümeler, büyümeler ve büyülenmeler…
Siyahlı-beyazlı kâğıtlara saatlerce bakıp
yüzünü sevdiklerime benzetmeye çalışmalar…
Ah oğlum, oğulcuğum, Ali Berat’ım,
Şu satırları karaladığım dakikalar,
geçen sene bugün, şu sıralar…
Sana kavuşacak olmanın sancısı bütün bedenimi sarmışken,
sesini duyuşumla bitmişken tüm yorgunluğum,
ve gözlerime derin bakışın, dakikalarca;
bakışın, seni kucağıma aldığım o ilk an,
kavuşma sarhoşluğundayken daha.
Ah oğlum, oğulcuğum, Ali Berat’ım,
Burada duralım.
İşte buradan yeniden başlayalım.
Işıkları yakalım;
aydınlanalım, aydınlanalım…
Artık herkese anayım.
Kucağım bir kuyu,
doldurdukça dolayım.
Süt olayım, ekmek olayım;
derman, liman, sığınak bulayım…
Allah’ım,
imanımı yeniden mi sorgulayayım?
Kudretinin sonsuzluğunda boğulayım.
Kabul ettim, yine sende arayayım.
Merhametinin güzelliğinde can bulayım.
İman ettim, iman ettim, iman ettim;
büyüklüğünde kaybolayım!..
Ah oğlum, oğulcuğum, Ali Berat’ım,
Koynumda saatlerce yatmaların, defalarca kusuşların,
gaz sancıların, ağlama nöbetlerin…
Uykusuz gecelerim, yorgun gündüzlerim, kaygılı hâllerim…
Şimdi hepsi, geçip bittiğinde özlediklerim…
Büyüdükçe sen, büyüyor yürek yangınım;
kıyıma çarpan fırtınalarım…
Uyurken sen göğsümde,
genişliyor sevgim seninle birlikte.
Ah oğlum, oğulcuğum, Ali Berat’ım,
Çocukluğuna sevgi kazıyayım,
ağaç, çiçek, böcek karalayayım;
dallarına bahar kondurayım.
Belki biraz da şarkı mırıldanayım:
“Bir küçücük Alicik varmış
Kırlarda koo-ko-koşar oynarmış
Annesi onu çook çok severmiş
Sen benim kuu-ku-kuzumsun dermiş.”
Yeter ki her iki hayatını gülizar kılayım…
Ah oğlum, oğulcuğum, Ali Berat’ım,
Göz pınarlarımda mütemadiyen hazırolda bekleyen yaşlarım…
Dünüm, muhakkak ki bugünüm;
ama illa ki senin kendi yarının…
Yok şimdi benden sana
1 yaş partileri, şeker hamurundan pastalar,
simli süsler, konfetiler ve bilimum janjanlıklar…
Dualarım var yalnız sana
ve dahi sevgim ve saygım.
Yolun nurlu olsun oğlum, yolun mutlu ve kutlu…
Doğduğun gün;
doğduğum ve doyduğum gündür.
İyi ki emanetim sen oldun oğlum,
iyi ki beni sen doğurdun!
“Anneciğin Cahide”
Not: Bana güzel bir çocukluk ve iyi bir kalem miras bıraktığın için teşekkür ederim baba.
Allah senden her iki dünyasında da razı olsun.
Dursun Ali Hoca’nın cevabı;
Ne yaptın kızım? Allah neslime iki dünya saadeti versin. Bir bilseniz, hiç dünya için adım atmadım; bütün derdim Allah’a topyekûn kul olmak. Rabbime şükürler olsun, sizin gibi evlâtlar ve anneniz gibi bir eş verdi bana.
BABAM’a…
Baba, besmele çekmeden olmayacağını bilirsin, çekerek oturdum masa başıma.
Aylardır kafamda yazıp duruyorum da, satırlara dökmeye gelince kolay olmayacak biliyorum.
Rabbim çözecek parmaklarımı, öyle diliyorum.
Satürn ve onlarca yıldıza bakıyor şu anda gözlerim.
Beni balkonlu bir eve kadar getiren Rabbime hamd ediyorum.
Senden öğrendim baba, elindeki üç kuruşu saymadan
ve hesap yapmadan yaşamanın ne büyük kapılar açtığını ben önce sende gördüm.
Bir dua neler yapar, nelerin yıkılmasına engel olur;
ne güzel yuvalar kurar ve o yuvalardan nasıl yavrular meydana gelir,
sende bildim.
Annemle sözlendiğin gece, insanların eğlendiği yerde değil de,
kimsesiz bir köşede nemli gözlerle dünya, ahiret, hayırlı evlat saadeti için dua kapısında olduğunu duyduğum andan beri
daha iyi anlıyorum evimizdeki havanın neden bu denli büyük ve büyülü olduğunu…
Baba, sen bilmezsin belki, küçük kızın, ben
Kal-u Bela’dan beri arayıştayım.
Anamın karnından yol yapıp dünyaya girdiğim ve adımı koyduğun günden beri
arayışımla birlikte cehd etmekteyim.
Baba, ben dünyaya Cahide olmanın hakkını vermeye gelmişim;
bir Ali’nin kızı, diğerinin annesi olmaya…
Fransa’dan çok az şey hatırlıyorum.
Zihnimden hiç gitmeyen, silik de olsa orada çakılı kalan bir şey var,
beni ben yapan en temel şey.
Apartmanda yangın çıkmış ve alarmlar çalıyor,
komşular koşturup dışarı çıkmaya çalışıyor.
Sana bakıyorum baba, 4 yaşımdayım, o yaşta bir kız çocuğu en çok kime bakarsa ona bakıyorum.
Üstünde yeşil cübben, kafanda sarıklı takken,
kıyamını hiç bozmadan devam ediyorsun Fatiha’nı okumaya.
Seninle birlikte duruyorum ayakta öylece,
meydan okuyorum ben de yangına adeta.
İşte ben o geceden sonra dünyaya karşı kıyamdayım baba.
Şimdi beni senin yeşil cübbenden çıkaran Rabbime hamd etmeyip ne yapayım baba.
Cübben artık bende, evimin en güzel köşesine emanet.
Benim evimin yangınlarına da kıyam duruşunda yeşil cübben…
Baba, sana ve bakışlarına olan hislerim yazacaklarımdan fazla.
Bu yaz gözlerinde dedemi gördüm,
dedemin evinde, tıpkı dedem gibi, buğulu ve mütebessim bakışların…
Torunlarına ve çocuklarına her bakışında gördüm bunu neredeyse.
Dedem ve senin duaların birleşmiş,
vücut bulmuş sanki bu yaşında.
Baba, sensiz geçen çocukluk günlerimden gözlerimi nemlendiren çok şey var.
Biliyorum, senin de var elbet.
Bir mektup göndermiştin…
“Benim patron kızım” diye başlayıp,
“ablanla camiye git kızım” diye bitirdiğin…
Baba ben camiye gitmeyi de seni beklemeyi de çok sevdim.
Bir gün geleceksin ve elimi yeniden tutacaksın diye beklemeleri…
Allah var baba.
Bunu sana ve sabah namazlarına olan aşkına bakınca görebiliyorum.
Daraldığım, zorlandığım anlarda koyuyorum kalbimin teybine,
beyaz Doğan marka arabamızda çaldığın ezgilerin kasetlerini.
Saatlerce döndürüp duruyorum zihnimde.
Oh diyorum, bu benden bir ses ve ne güzel bir nefes…
Baba, bilmezsin, ne terapiler ne yollar ne rotalar çizdin sen bana.
Diyorum Allah var ve
Allah-u Ekber!
Baba, seni yazmakla bitiremem,
bitmeni de istemem.
Çoğal baba,
bende, kardeşlerimde;
çocuklarımda, yeğenlerimde…
Allah seni ve dualarını başımızdan eksik etmesin.
Ben senden razıyım, O da senden razı olsun.
Bana anlattığın cennet bahçelerinde beraberce yeniden dirilmek nasip olsun.
Dilerim, her iki dünyada da Aziz olasın Baba…
Seni sevmekle bitiremem,
bitmeyesin Babam.
KÜÇÜK KIZIN CAHİDE.