Tarihçi Erhan Afyoncu Ermeni Diasporasının her yıl 24 Nisan’da alevlendirdiği 1915 olayları ve sözde ‘Ermeni Soykırımı’ yalanına ‘Tarihimizle yüzleşelim’ kavramıyla destek olanlara tepki gösterdi.
ABD Başkanı Joe Biden, 1915 olaylarını bir kez daha “soykırım” olarak nitelendirdi. Biden, Ermenice “Büyük Felaket” anlamına gelen “Meds Yeghern” ifadesini de kullandı.
‘TARİHİMİZLE YÜZLEŞELİM’ SÖYLEMİ
24 Nisan’da, 1915’teki sözde Ermeni soykırımına ilişkin yalan propagandasının arkasına sığınanların öne sürdüğü argüman ise ‘tarihimizle yüzleşelim’ söylemi.
Ermeni çetelerinin 278 Müslüman Türk’ü katlettiği Erzurum’un Alaca köyündeki toplu mezarlar, yaşanan vahşetin en büyük tanığı.
“YAKILMIŞ GENÇLER BALTALARLA PARÇALANMIŞTI”
O sözleri 10 Mart 1918 yılında kaleme alan 1. Kafkas Ordu Komutanı Kazım Karabekir, şu ifadeleri kullanmıştı:
Alaca köyünde cenazeler, insanın aklını oynatacak bir halde idi. Bütün çocuklar sürgülenmiş, yaşlılar ve kadınlar samanlıklara doldurulup, yakılmış gençler baltalarla parçalanmıştı. Çivilere asılmış ciğerler ve kalpler görünüyordu. Bütün bu acıklı görünüşler, Erzurum’a atılmaya ve oradaki zavallılara yardıma beni mâhkum etmiştir.
“NİÇİN TARIHI ARAŞTIRALIM DENİLMİYOR DA YÜZLEŞMEK DENİLİYOR?”
Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Erhan Afyoncu, ‘tarihimizle yüzleşelim’ ifadelerine şu sözlerle tepki gösterdi:
Tarihimizle yüzleşelim diye bir kavram çıkardılar. Tarihimizle yüzleşelimle şunu kastediyorlar. Gerçek tarihi yalnız biz biliyoruz. Bunu kabul edin. Niçin tarihi araştıralım denilmiyor da yüzleşmek deniliyor? Tarihimizle yüzleşmek, felsefe veya tarih felsefesi terimi değildir.
‘ERMENİÇETELERİ, ALACA KÖYÜNDE 278 KİŞİYİ KATLETTİ’
Ermeni general Antranik önderliğindeki çetelerin, 9 Mart 1918’de Erzurum’un Aziziye ilçesine bağlı Alaca köyünde diri diri ateşe verdiği köylülerin maruz kaldığı katliam, Osmanlı ve Genelkurmay Başkanlığının arşivlerinin yanı sıra yerli ve yabancı bilim adamlarının eserlerinde de yer buldu.
Alaca köyü sakinlerinden 73 yaşındaki İzzettin Eltas, yaptığı açıklamada, bu katliamları ailesinden dinlediğini söyledi.
Babasından dinlediğine göre, Ermeni çetelerinin, köylülerden bazılarını bir yere kapatarak süngüler ile öldürdüğünü anlatan Eltas, şöyle konuştu:
“Bir taraftan da kadın erkek ayırt etmeden yakmışlar. Yukarıda bizim ev vardı, oraya doldurmuşlar, ateşe vermişler ama ateşe vermeden evvel, kadınları kolları bacaklarıyla germişler ve çivilerle çakmışlar. Yere de gazyağı dökmüş, yakmışlar. Ben de annemden babamdan duydum bunları. Babamla annem o dönemde varmış ama başka yere muhacir olarak gitmişler. Burada kalanların anlattıklarından duydum ben bunları. Annem öyle bir strese girmişti ki geldiklerinde her tarafta kan ve insan ölüsü var, kurtlar insanları yiyormuş. Yani öyle bir şey ki kurtlar insan eti yiyor. Hatta gençliğimizde biz katliamı tiyatro oyunu gibi canlandırıyorduk. Bu oyun esnasında birisi gelip bizim eve giriyor, anneme, ‘teyze eve Ermeni askeri geldi mi?’ diye sorunca annem de korkusundan felç oldu, korkudan yatalak oldu. Gözümün önünden annemin hastalığı gitmiyor. Ermenilerin bana verdiği en büyük zulüm bu oldu. En büyük acım o oldu. 1986 yılında köyün 3 yerinde toplu mezarlar çıkarıldı. Toplu mezardan, ziynet eşyalarını ayrı, kafa taslarını ise ayrı çıkarıp koyuyorduk. Getirdik işte bu yerlere defnettik.”